![]()
Zeynep KÜÇÜK
zeynepkck98@hotmail.com
Ramazan Ayı
17/07/2013 “Ramazan Ayı, insanlar için hidayet rehberi olan, doğru yolun, hak ve batılı, helal ve haramı birbirinden ayırmanın açık delillerini içinde barındıran Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden Ramazan ayının idrak edenler bu ayın orucunu tutsunlar…” (Bakara Sûresi – 185) Evet, Ramazan Ayı, insanlık için hidâyet kaynağı, helal ile haramı, hak ile batılı birbirinden ayıran net bilgilerin yer aldığı ilâhî kelamın, hayat düsturumuzun, Zikr-i Hakîm’in indirildiği ay… Nefsi arındırmanın, onu berraklığa erdirmenin en güzel üsluplarından biri olan oruç ibadetine zaman çerçevesi olan ay. Rahmet ayı, feyz ve bereket ayı. Tarih boyunca nice fetihlere sahne olmuş fetihler ve nusret ayı… Allah Rasûlü’nün; “Ramazan ayına ulaşan, bu ayı geçirip de mağfirete erişemeyen insana yazıklar olsun.”(1)buyurarak bizleri hem ikaz ettiği, hem de müjdeler verdiği ay. “Cennet’te bir kapı vardır. Ona “Reyyân” denilir. Kıyamet gününde bu kapıdan oruçlular girer.”(2) Oruç tutan insan için iki sevinç anı vardır: Birinci sevinç anı iftar anıdır. İkinci sevinç anı ise kişinin Rabbine kavuştuğu andır.” hadisleriyle de bu müjdesine yeni müjdeler kattığı ay…(3) Bu güzel aya, bu feyz ve bereket ayına, bu zafer ve nusret ayına; “Hoş geldin! Safâlar getirdin! Rabbimiz seni nice yeni feyz ve bereketlere, nusretlere vesîle eylesin!” diyerek karşılıyoruz. *** Ramazan orucu, Hicretin ikinci yılında Bedir Gazvesinden önce, Şaban ayının 10. gününde farz kılınmıştır. İslâmî ıstılahta orucun karşılığı “savm”dır. Savm, kelime olarak; “nefsi alıkoymak, ona hâkim olmak” manalarına gelir. “Sabretmek” manasına da geldiği nakledilir. Orucun fıkhî manası ise şudur: “Asıl fecrin doğuşundan, güneş batıncaya kadar insanın Allah rızası için nefsine hâkim olması, onu orucu bozacak şeylerden alıkoymasıdır.” Oruç tutan bir mü’minin yokluğa, mahrumiyete katlanışı, yiyecek ve içecek bulamadığı için değil, Rabbinin rızasını, nefsinin arzularına tercih ettiği içindir; bilerektir, şuurladır. Böylece Allah’ın verdiği iradeyi onun emrettiği yönde kullanmanın ulvîliğini hissedecek, nefsine karşı bir mücadele örneği sergileyecektir. İmam Mâverdî(rh.a.) nakleder: Yusuf Aleyhisselem’a; “Yeryüzü hazînelerinin başındasın, yine de kendine açlık mı çektiriyorsun?” diye sorulur. “Kendimi doyurmaktan, tok olunca da açları unutmaktan korkuyorum,” diye cevap verir.(5) İnsan ne kadar varlıklı olursa olsun, emrinde, hizmetinde ne kadar çalışan bulunursa bulunsun, ne kadar ceberûtluk yaparsa yapsın, isterse kibir ve gururu dağları tuıtsun netîcede budur ve acizdir. Açlığın veya sancının kıvrandırdığı, hastalığın soldurduğu, ölümün alıp götürdüğüdür. Geriye yaptıkları, acı-tatlı hatıraları kalır. Onların çoğu da bir süre sonra unutulur. Ancak hiçbir şeyi unutmayan vardır ve yapılanların hepsi, iyi olsun, kötü olsun muhasebe için insanın önüne gelir… İnsan hayatına bu şuurla şekil vermeli, nereden gelip nereye gittiğini bilmelidir. ***
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
- 18/04/2015 |
>Acımasızca Eleştirenlerden Misiniz? |
Ramazan Ayı - 17/07/2013 |
Ramazan Ayını Karşılarken |
Nerede O Eski Bayramlar.. - 24/04/2013 |
Nerede O Eski Bayramlar... |
Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin 8 Basit Kuralı - 24/02/2013 |
GELECEĞİN SUÇLUSUNU YETİŞTİRMEK |
ÇOK YAKINDA - 24/02/2013 |
Yakın zamanda Zeynep KÜÇÜK kardeşimiz bu köşede sizlerle birlikte olacaktır |